Günümüz teknolojisi ve sosyal dönüşümler, birçok geleneksel mesleği tehdit ediyor ve bu durum, iş gücü piyasasını her geçen gün daha da etkiliyor. Son yıllarda hızla değişen iş araçları ve yapay zekanın yükselişi, işlerimizi daha kolay hale getirirken bazı mesleklerin sonunu da hazırlıyor. Özellikle yukarıda bahsi geçen mesleklerden biri, modern dünyanın getirdiği yenilikler karşısında yok olma riski ile karşı karşıya. Bu mesleğin son temsilcisi olan Ahmet Yılmaz, ilgisizlik ve geçim sıkıntıları ile boğuşan bir zanaatkâr olarak, yaşadığı zorlukları ve mesleğe olan tutkusunu derinlemesine paylaştı.
Ahmet Yılmaz, 40 yılını taşımacılıkla geçen bir esnaf. Annesinin ve babasının bu mesleği ilham kaynağı olarak benimsemesiyle o da küçük yaşta bu dünyaya adım atmış. Yavaş yavaş bir mesleğin içinde büyüyen Yılmaz, gençliğinde büyük bir tutku ile sektöre girmiş. "Eskiden insanlar işimize çok değer verirdi. Damga vurmadığımız bir parça eşya kalmazdı. Bugün ise işlerimiz artık internetin gerisinde kalıyor." diyor Ahmet Yılmaz.
Killeke gelenekten, geçim kaynağı olarak mesleğini ayakta tutmaya çalışmak, Yılmaz için her geçen gün daha da zorlaşıyor. Zaman içerisinde yüksek maliyetler ve artan rekabet, mesleğin geleceğini tehdit eden unsurlar haline geldi. İnsanlara dokunabilen, özgün bir sanat olan bu meslek, şimdi hızlı tüketim dünyasında esas olarak görünmez oldu. Yılmaz, "Çocuklarımıza bu mesleği öğretmeyi düşünüyordum, ama artık kimse bu işe ilgi duymuyor." şeklinde düşüncelerini aktarıyor.
Ahmet Yılmaz, mesleği alanda karşı karşıya olduğu sorunları analiz ederken, kendisi gibi birçok meslektaşının da benzer sıkıntılar yaşadığını belirtiyor. Ekonomik belirsizlik, işverenlerin ve çalışanların yetersiz gelir elde etmesine neden oluyor. Ayrıca, uygun fiyatlarla üretilen ithal ürünler, yerel üretim ürünlerinin rekabet edememesine yol açıyor. Bu durum, yerel sanatkarların yalnızca gelir kaynağı olarak değil, kültürel bir miras olarak gördükleri işlerini kaybetme korkusunu artırıyor. Yılmaz sıklıkla, "Artık iş bulmak çok zor, her şey yukarıdan geliyor. Hızlı tüketime kadar biz de ayak uydurmak istedik ama kaybettik." diyerek derin bir üzüntü içinde.
Ahmet Yılmaz, son yıllarda sektördeki diğer zanaatkârlarla birlikte kendilerini ve mesleklerini yeniden canlandırma yolunda farklı adımlar atmayı deniyorlar. Atölyelerinde bazı yenilikler yaparak, sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden tanıtımlar yapmaya başladılar. Ancak, bu çabalarının ne kadar etkili olacağını kestiremediklerini vurguluyor. "Bu platformlarda yapılan reklamlar geniş kitlelere ulaşıyor ama onun yanında kaliteli bir iş çıkarmak, geleneksel ustalık gerektiriyor." diyor.
Yılmaz, ayrıca yeni neslin mesleği bırakmaya hevesli olmasının yanı sıra, kendi iş yükü ve sürekliliği sağlama konusundaki umutsuzluklarının da pekiştiğine dikkat çekiyor. Ahmet, "Gençler iş olanağı arıyor, kesin bir gelir elde etmek istiyorlar. Ama bu benim gibi meslek sahiplerini yok sayıyor." ifadeleriyle mesleğin geleceği için endişelerini dile getiriyor.
Sonuç olarak, geleneksel ustalık ve el emeği gerektiren zanaatların nesiller boyunca aktarılamayacak kadar değerli olduğu gerçeğini benimseyen Ahmet Yılmaz, toplumsal bir farkındalık yaratmanın yollarını arıyor. Gençleri mesleklerine yönlendirmek, bu değerli becerinin yok olmasını engellemek için çaba sarf ediyor. Yılmaz’ın hikayesi, sadece bir mesleğin geleceğini değil, aynı zamanda kültürel miraslarımızı korumanın önemini hatırlatıyor. Ancak, sadece bir kişinin çabasıyla yeterli olmayacağı ortada. Toplum olarak, geleneksel meslekleri koruma ve destekleme isteği ile hareket etmemiz gerektiğini unutmayalım.